Profesyonel iş hayatına 1999 yılında NTV'de muhabir olarak başlayan Murat Gener, 2004 yılına dek NTV'de ekonomi muhabirliği, ekonomi editörlüğü görevlerini üstlendi. NTV'deki kariyeri boyunca ayrıca NTVMSNBC.COM'da "makronot" adı altında köşe yazıları hazırladı. Aynı dönemde TÜSİAD tarafından desteklenen Avrupa Postası isimli radyo programını hazırladı ve TGC en iyi radyo programı ödülünü aldı. BBC Türkçe Servisi'nin İstanbul yorumculuğunu yaptı.

15 April 2008

GRAHAM BELL, BELGETURK, İNOVASYON ve 7. ÇERÇEVE PROGRAM ÜZERİNE




Biri bir fikir atar ortaya. “Eşimle, dostumla yanımda olmadıkları zaman da konuşabilir miyim?” Önce kodlarla yazarak haberleşme imkanı yaratılır. Telgraf denir buna, sonra bu iş büyür, ses bir yerden bir başka yere gider. Telefon icad olur. Aradan yıllar yıllar geçer. O telefon değişir, dijitalleşir, cebe girer, içine kamera eklenir, radyo eklenir, TV eklenir… İşte bu inovasyondur. Türkçesi yenileşme, yenilik yaratma, değer katma, yeniliğe açık olma …

Teknoloji Holding bünyesinde kurulu Belgetürk’ün genç Genel Müdürü Didem Güney Alsoy’a göre Türkiye’de hala tanımı tartışılan inovasyon kelimesi sadece teknolojik yenilenme anlamına gelmiyor. Alsoy, inovasyonu bir süreç olarak tanımlıyor. Tıpkı AB’nin dediği gibi. İnovasyon yeniliktir, yenileşmedir ama aynı zamanda bir süreçtir, bir mantık, bir kültürdür. İşletmeler, devletler için bir kültürdür. Olmazsa olmazdır. Yeniliğe açık olan toplumlar kazanır. Düne saygı duyan, gözünü geleceğe dikenler öne çıkar.

YENİ FİKİRLER, YENİLİKÇİ FİKİRLER
Çıkış noktası; kıvrılmayan, bükülmeyen, yıpranmayan, yırtılmayan ve kaybolmayan bir ürün tasarlamak olan bir marka düşünelim. Bu marka ürettiği bu ürün ile standart prosedürde 4 gün sürecek işi 4 saate indiriyor. Bu yolla verimlilik sağlıyor. Söz konusu ürün bugün tüm AB içerisinde 243 Milyar Euro tasarrufa neden oluyor. İşte Belgetürk e-belge (elektronik belge) sistemini kurarak hem markasını büyütüyor daha da önemlisi iş verimliliğini artırıyor, zaman kaybını önlüyor, işgücü verimliliğini sağlıyor, işletmelerde riski azaltıyor. Didem Güney Alsoy yaptıkları işi, kurumlara yarattığımız artı kazancın yanında dünyaya borcumuzu da ödüyoruz diye anlatıyor ve ekliyor “kağıttan, petrole, elektrik tüketimine kadar fayda sağlıyoruz.”

Belgetürk bir hesaplama yapmış. AB bölgesinde e-belge’yi en etkin kullanan ülke Danimarka. Araştırmaya göre Türkiye, Danimarka’nın 69 katı kadar ticaret faaliyete sahip. Danimarka
e-belge kullanımı sayesinde 140 Milyon Euro kadar tasarruf sağlıyor. Değerleri birbiriyle çarptığımızda 10 Milyar Euro rakamına ulaşıyoruz. Yani bu yenilikçi fikrin ortaya çıkmasıyla Türkiye 10 Milyar Euro artıya geçebilir, zarardan kar edebilir. Çok ciddi bir rakam.

AB 7. ÇERÇEVE PROGRAMI
Kağıdı ortadan kaldıran fikir, cep telefonuna kamera ekleyen fikir, üretim bandını hızlandırarak iş gücünden verimlilik içerikli tasarruf sağlayan fikir ya da diğer fikirler. İnovasyon denilen Türkçesi ile yenileşme adı verilen bu yeni fikir dünyayı kurtarmayı hedefliyor. Tıpkı hani ilk 6’sından bihaber olduğumuz, 7’ncisi için ümitlendiğimiz AB Çerçeve Programlarının hedeflediği gibi.

AB’nin 7’nci Çerçeve Programı’nda 53 Milyar Euro’luk kaynak, teknoloji geliştirecek fikir sahiplerini bekliyor. Ve beklemeye 2013 yılına kadar da devam edecek. İyi fikri olan, verimliliği, çevreyi, insanı koruyacak fikri olanı bekleyen bu projeler her sektöre, takım ruhu çalışmasına (Programların ön şartı AB adayı ve üyesi ülkelerden partner seçmek) yatkın her kuruluşa açık.

AB Çerçeve Programlarının son versiyonu olan 7. Çerçeve Program daha önce uygulanan çerçeve programların başarılarını kendine örnek alıyor. Temel hedefi Avrupa Bölgesi’nde bir Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) ortak pazarı yaratmak.

Program kapsamında Türkiye’nin de faydalanabileceği fonlar biyoteknoloji, uzay ve güvenlik araştırmaları, ulaştırma ve havacılık, çevre ve iklim değişikliği, nanobilim gibi çok çeşitli konuları içeriyor. (bkz http://www.rrbilimsel.com/FP7_web/cerceve_programlari.htm ) Program kapsamında en büyük bütçe ayrılan başlıklardan biri olan Avrupa Araştırma Konseyi’nin görevi de ilginç. Avrupa’daki bilimsel seviyenin ABD ve Japonya düzeyine çıkarılması.

7. Çerçeve Programa herkesin her özel ya da kamu kuruluşunun dikkatini çekmek gerekiyor. Çünkü, AB şu sıralarda etkin ve dinamik bir bilgi toplumunun temellerini atıyor. 70 Milyonluk genç ve dinamik Türkiye’nin bu toplumun dışında kalmaması gerekiyor.

GEÇMİŞİ SAYGIYLA ANMAK
Graham Bell’in 1876 tarihli buluşundan bu yana geçen sadece 132 yılda teknoloji son hızla değişti, değişim her geçen gün hızını artırıyor.

Bugünün Türkiye’sinde bilginin bu hızlı değişimini yakalayabilmenin yolu ise AB’nin Çerçeve Programını yakalamaktan geçiyor.

Belgeleri elektronik ortama sokmak, üretim bantlarını hızlandırmak, verimliliği artırırken, zaman kaybını engellemek ve belki de Belgetürk Genel Müdürü Didem Güney Alsoy’un markasına slogan edindiği gibi “Geçmişi Saygıyla Anmak” gerekiyor. Bugünden, geleceğe bakmak ve gelecekte teknoloji yatırımını, yeniliği görmek gerekiyor.

Murat GENER
Girişimci – Ekonomist
0532 525 1031
muratgener@yahoo.com

13 February 2008

MURPHY HEP BURALARDAYDI



Kaptan Ed Murphy 2. Dünya Savaşı zamanlarından bir Amerikan Mühendis subayıdır. Savaşın gidişatını felsefeleştiren Kaptan Murphy savaşa ilişkin bazı varsayımlarda bulunur. “Anything that can go wrong will go wrong" “Yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey yanlış gider” diye başlayan Murphy yasaları zaman içerisinde iş dünyasından bazı eklemelerle büyür ve Murphy yasaları halini alır.
“Murphy’nin Altın Kuralı: Altını Bulan Kuralı Koyar” en bilinen Murphy yasasıdır. Hani kuyrukta beklerseniz o kuyruk yavaş ilerler ya da İstanbul trafiğinde her gün yaşadığımız hangi şeritte yol alıyorsak o şerit tıkanır, işte bu örnekler Murphy kanunlarını özetler.

MURPHY AB’YE ÇOKTAN GİRDİ
Türkiye’de yerleşik, eğitimci, 40’lı yaşlarını aşmış, Alman vatandaşı bir dostum geçenlerde Almanya’nın gün geçtikçe daha da fakirleştiğinden ve Almanya’da hayatın her geçen gün daha da pahalandığından bahsetti. Almanya alıntılarını, yakın geçmişte tatilini Fransa’da geçiren bir başka dostumdan da Fransa için dinledim. Fransa’da da hayat son 10 seneyle kıyaslandığında çok pahalanmış, fiyatlar hızlı yükselmiş, gelir dağılımı dengesi büyük ölçüde bozulmuş. Ekonomistler ve toplum bilimciler gerek ekonomik gerekse de sosyolojik açıdan bu dengesizliği AB’nin hızlı genişlemesine bağlıyorlar.
1’nci ve 2’nci dalga AB genişlemesi süreçleri, AB denilen toplumsal kalkınma projesinin en temel sac ayakları Almanya ve Fransa’ya pek de yaramış gibi görünmüyor. Buna bir de her iki ülkenin gittikçe yaşlanan nüfusu eklenince AB’nin geleceği tehdide girmiş gibi görünüyor.
Zaten her iki ülkenin liderleri de (Fransa’nın ki biraz daha baskın olmak üzere) kendilerine yaramayan genişlemenin daha da sürmemesi için (en azından Türkiye’yi de kapsayacak şekilde) ellerinden geleni yapıyorlar.
Aralık 2004 Zirvesi’nde tam da tarihi ilerlemeleri kaydettik dediğimiz döneme rastlayan bu gerçekler ister istemez Murphy’yi hatırlatıyor. Çünkü Murphy başta da söylediğimiz gibi “yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey yanlış gider” diyor.
Yani Türkiye hali hazırda AB tam üyeliği statüsünü kazanmasa ve hatta bu statüyü kazanma yolunda 2004 Aralık ayına göre pek ilerleme kaydetmiş gibi görünmese de Murphy Türkiye’yi temsilen çoktan AB’ye girmiş gibi görünüyor.

CARİ AÇIĞIN MÜSEBBİBİ DE MURPHY OLABİLİR
Yıl 2001. Türkiye çok ciddi bir ekonomik krizin pençesinde. Kriz pek kolay atlatılamıyor. Dönemin ekonomi yönetiminin hayata geçirdiği ciddi ve kararlı politikalar krizin en az zararla atlatılmasına katkı sağlıyor. Krizin pek çok sebebi olmasına rağmen görünürdeki sebep ulusal paranın değerli oluşu ve dolayısıyla ihracatta daralma, ithalatta artış. Bir de tüm bunların üzerine gelişmekte olan piyasalarda yani Rusya’da, Arjantin’de yaşanan ciddi krizler. Yani özetle krizin nedeni cari dengenin ciddi açıklar vermesi.
Kriz kurun dalgalanmaya bırakılması ile çözülüyor. Kriz atlatılıyor. İhracat yükseliyor. 100 milyar doları aşıyor. Tam da işler yolunda giderken Murphy yine devreye giriyor. ABD’deki mortgage krizinden bahsediyorum. Ya da siz adına ne derseniz ? Ama, arabayı yıkattığımız gün yağmur başlıyor, orası kesin.

GERÇEKLİĞİN SON NOKTASI
Murphy Kanunları bilimsel anlamda termodinamik kanunu ile açıklanabiliyor. Murphy kanununun ortaya çıkışında esinlendiği termodinamik kanun enerjinin niceliğinin yanında niteliğinin de önemli olduğunu vurgular. Kendi haline bırakılan sıcak bir kahvenin zamanla kendiliğinden soğumasına rağmen ısınamayacak olması buna bir örnektir.
Bunun dışında bu yazıda belirtilen diğer kanunlar sonradan yazılmış ve Murphy Kanunları adını alarak bir kötümserlik paranoyası halini almıştır. Ama yazılanların içinde gerçeklik payları da yok değil.
Murphy Kanunları’nı ya da Murphy’nin kötümserlik paranoyasını bir yana bırakır gerçekliğe dönersek yapılacak tek şey var; iyimserliği korumak. Gerek iş hayatında, gerek sosyal ve ekonomik alanda alınabilecek tüm tedbirleri alıp, kötümser senaryoları akla getirmemek.
Murphy bugüne dek hep buralardaydı. Ama kanunların kendi deyişine uyarlarsak; “Murphy hep buralaraydı ama bu Murphy’nin bundan sonra da hep buralarda olacağı anlamına gelmiyor.”